6.10.12

Her gün bir kez dışarı çıktım kırık bir bulutla yürüdüm, her gün bir insana bakıp yüzümü yere eğdim. Her gün birileri konuştu, ben dinliyor gibi yaptım. Her gün bir kez "neredeyim?" diye sordum kendime. Her gün bir kuzey kışı indi içime. Her gün karşımda duran fotoğraflarına baktım. Bir kez öfkelendim her gün. Her gün bir kez sordum kendime "neden bu kadar bağlandın?". Her gün adalet ve zalimlik üzerine düşündüm. Belki de her şey. Her gün bir perdeyi aralamaya çalıştım. Her gün hiçbir şeyi anlamadığımı düşündüm. Gördüğüm her cümle bana bir bıçak gibi battı, anlamadım. Her gün bir taş parçası söktüm içimden. Her gün uyku beni koynuna alsın diye yalvardım. Her gün "gün bitiyor, gece bitmiyor" dedim. Her gün işlerin beni avutmadığını gördüm. "Ayrılık günlerini niçin sonradan sisli bir perde gibi hatırlarız?" diye sordum. "Öfkeni unutma" dedim kendime her gün, "unutursan düşersin". Her gün bir saati ayakta durmaya, dimdik durmaya ayırdım. Her gün sana içimden bir kez 'sevgilim' diye seslendim. Her gün sana bir kez 'zalim' diye seslendim. Her gün acını tattım. Her gün unutmak için değil, unutmamak için ağu kattım kalbime. Her gün 'insan olmak ne çok kusur içeriyor' diye düşündüm. Her gün kilidi açmaya çalıştım. Başka bir şey vardı, başka bir şey; ben sana dünyanın değil yer yüzünün diliyle seslenmiştim. Çile nedir? Günah ne? Bana ne bunlardan? Dünyanın merkezi sendin her gün, ben senden uzayan uçsuz bucaksız bir kara.

Birhan Keskin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder